ÇİN SEDDİ 27 Şubat 2024
Çin Seddi, Orta Asya, Türk Tarihi, Moğollar, Çinliler, Türkler
Çin Seddi, dünya üzerindeki en büyük yapıların başında gelir ve tarihi boyunca birçok insanın merakını cezbetmiştir. Bu muhteşem yapı, Çin'in kuzey sınırlarını korumak amacıyla inşa edilmiş olup, uzunluğu yaklaşık olarak 21.196 kilometreye kadar ulaşmaktadır. Seddin yapımına M.Ö. 7. yüzyılda başlanmış olup, farklı dönemlerde birçok imparatorluk tarafından genişletilmiştir.
Çin Seddi'nin yapımında kullanılan malzeme genellikle taş ve tuğla olup, bazı bölgelerde ahşap da kullanılmıştır. Bu uzun ve büyüleyici yapı, sadece bir duvar olarak düşünülmemelidir; aslında kaleler, gözetleme kuleleri, garnizonlar ve diğer savunma sistemleriyle birlikte kompleks bir savunma hattı oluşturur. Çin Seddi, sadece Çin'in değil, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmekte ve dünya üzerindeki en etkileyici yapıtlardan biri olarak bilinmektedir.
Çin Seddi, Çin'in simgelerinden biri olarak dünyaca ünlü bir yapıdır. Çin Seddi'nin Çince adı "On Bin Li Uzunluğundaki Duvar" anlamına gelmektedir ve yaklaşık 6.700 kilometre uzunluğundadır. Temel genişliği 6.5 metre olan duvarın üst kısmı ise 5.7 metredir. Duvarın yüksekliği genellikle 8.5 metre olup, önemli geçitler ve kapılar bulunduğu yerlerde 12 metreye kadar çıkabilmektedir. Çin Seddi'nin bazı bölümleri taştan, bazı bölümleri ise kerpiçten yapılmış olup, uzaydan bile görülebileceği söylenmektedir.
Genellikle Çin Seddi'nin M.Ö. 215 yılında Ch'in Shih Huang döneminde inşa edildiği kabul edilir. Ancak aslında Çin Seddi'nin yapımı daha eski zamanlara dayanmaktadır. Savaşan Beylikler Dönemi'nde, M.Ö. 7. yüzyılda yedi derebeylik arasındaki savaşlar sırasında yüksek duvarlar inşa edilerek sınırlar belirlenmeye çalışılmıştır. İlk duvar, M.Ö. 657 yılında Ch'u derebeyliği tarafından yapılmıştır. Daha sonra diğer derebeylikler de sınırlarını belirlemek amacıyla duvarlar inşa etmişlerdir. Bu duvarlara "iç duvar" denirken, M.Ö. 4. yüzyılda Hunlar ile sınır komşusu olan derebeylikler tarafından inşa edilen duvarlara ise "dış duvar" adı verilmektedir.
- Ö. 221 yılında Ch'in derebeyliği, diğer altı derebeyliği yenerek Çin'de siyasi birliği sağlamış ve Ch'in Hanedanlığı'nı kurmuştur. Ülkenin siyasi birliğinin sağlanmasının ardından, general Meng T'ien'in liderliğindeki 300.000 kişilik bir ordu M.Ö. 215 yılında Hunlara karşı harekete geçmiş ve onları kuzeye doğru püskürtmüştür. Bu savaş sonucunda Sarı Irmağın kuzeyinde bulunan verimli He Han bölgesi Çinlilerin kontrolüne geçmiş ve buna "Ch'in Devletinin Yeni Toprağı" anlamına gelen Hsin Ch'in Chung adı verilmiştir.
Hunlar kuzeye sürüldükten sonra Yen, Chao, Ch'in, Wei ve Han derebeylikleri arasında daha önce inşa edilen duvarlar birleştirilmeye başlanmış ve gerekli onarımlar yapılmıştır. Ch'in derebeyliğine karşı olan altı derebeyliğe mensup 30.000 aile, Hunlardan ele geçirilen bölgeye yerleştirilmiş ve Meng T'ien'in ordusuyla birlikte Çin Seddi'nin inşasında çalışmışlardır. Zorunlu bedensel çalışma yükümlülüğü gereği, Çin Seddi'nin yapımında çalışan bir milyondan fazla işçiye ek olarak, çeşitli suçlardan mahkum edilenler de Çin Seddi'nin yapımında çalışarak cezalarını ödemişlerdir. Ancak, işçi ihtiyacı arttıkça, suçsuz insanlara da sahte suçlamalar yöneltip bu bölgeye gönderilmiş ve Çin Seddi'nin inşasında çalıştırılmıştır.
Çin Seddi, Çin'in tarihinde önemli bir yapı olarak öne çıkmaktadır. M.Ö. 210 yılında başlayan inşaat süreci, Ch'in Shih Huang'ın ölümüne kadar devam etmiştir. Ancak hükümdarın ölümünden sonra yaşanan olaylar, yapıyı etkilemiştir. General Meng T'ien'in gücünden korkan başvezir, Meng T'ien'e intihar etme emri verince, bölgedeki askerler ve aileler kaçmıştır. M.Ö. 206 yılında Han Hanedanlığı'nın kurulmasıyla Çin Seddi'nin yapımı ve bakımı devam etmiştir. Han Hanedanlığı döneminde, Çin Seddi sınır olarak kabul edilmiş ve sürekli onarılmıştır. Suçluların kuzeye sürgün edilmesi ve seddin yapımında çalıştırılması gibi uygulamalar da devam etmiştir.
Han Hanedanlığı'nın yanı sıra Ming Hanedanlığı döneminde de Çin Seddi üzerinde önemli çalışmalar yapılmıştır. Moğolların Çin'den atılmasının ardından Ming Hanedanlığı, seddin büyük bir kısmını onarmış ve yenilemiştir. Bu çalışmalar sayesinde günümüze ulaşan Çin Seddi'nin büyük bir bölümü Ming Hanedanlığı dönemine aittir. Çin Seddi, Çin kültürünün önemli bir sembolü olarak tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir.
Çin Seddi'nin yapılış nedenleri arasında siyasi ve askeri faktörler ön planda yer almaktadır. Geleneksel olarak, Çin Seddi'nin kuzeydeki Türkler ve Moğolların saldırılarına karşı savunma amacıyla inşa edildiği düşünülse de, bu sadece bir kısım gerçeği yansıtmaktadır. Çin Seddi'nin asıl yapılış amacı, siyasi nedenlerle göçebe topluluklarla tarım toplumu olan Çinliler arasındaki sınırı belirlemekti.
Çin'de siyasi birliğin sağlanmasıyla birlikte ülkenin sınırları genişlemiş, ancak kuzeyde doğal bir sınır bulunmamaktaydı. Bu sebeple, Çin Seddi'nin inşasıyla bu bölgedeki sınır netleştirilmiş ve kontrol altına alınmıştır. Çinliler, sadece savunma amaçlı olmasının ötesinde, duvarlarla çevrili topraklarında kendilerini güvende hissetme geleneğine sahiptirler. Çin Seddi, tarihi, kültürel ve stratejik önemiyle dünya üzerinde eşsiz bir yapı olarak varlığını sürdürmektedir.
Çin Seddi, tarihte önemli bir yapı olarak bilinir ve Ch'in Shih Huang'ın döneminde yapılmasının ardında yatan nedenler oldukça ilginçtir. Bu muazzam yapı, sadece bir sınır belirleme aracı olarak değil, aynı zamanda bir mesaj taşıyıcı olarak da işlev görmüştür. Ch'in Shih Huang, duvarın iç ve dış tarafını belirterek, göçebe uluslara "bizim topraklarımıza saldırmazsanız, size de karışmayacağız" mesajını iletmek istemiştir. Bu durum, o dönemdeki Çin'in gücünü ve politik stratejilerini yansıtmaktadır.
Ch'in Shih Huang, ülkesinde standartların korunmasını önemsemiş ve bunun için çeşitli düzenlemeler yapmıştır. Yolların genişliği, tekerleklerin çapı gibi unsurların standart hale getirilmesi, ülkenin her köşesinde aynı ölçüleri kullanılmasını sağlamıştır. Bu da birlik ve düzenin korunmasına yardımcı olmuştur. Aynı şekilde Çin Seddi'nin yapılması da, ülkenin sınırlarını belirlemiş ve güvenliği artırmıştır. Hunları kuzeye çekmek isteyen Çinliler için stratejik bir adım olan Çin Seddi, aynı zamanda verimli ve verimsiz topraklar arasında bir sınır oluşturarak, Çin'in ekonomik ve askeri gücünü vurgulamıştır. Bu yapı, tarihi ve politik bir sembol olmanın yanı sıra, Çin medeniyetinin gücünü ve organizasyon becerisini de yansıtmaktadır.
Ch'in Hanedanlığı'nın ardından gelen Han Hanedanlığı döneminde, durum oldukça farklı bir hal almıştır. Hunlar, o dönemde oldukça güçlü bir konumda bulunmaktaydılar. Hiçbir engel onları durduramıyordu ve istedikleri zaman Çin Seddi'ni aşarak Çin topraklarına girebiliyorlardı. Özellikle He Han bölgesinde, Çinlilerin hakimiyetinden uzakta özgürce hareket edebiliyorlardı. Bu dönemde Han Hanedanlığı ise oldukça fakir bir durumdaydı. Ch'in Shih Huang, ülkenin kaynaklarını Çin Seddi gibi yapıtlara harcadığı için, Han Hanedanlığı'nın ekonomik durumu oldukça zayıftı. Öyle ki, saltanat arabasına koşulacak dört aynı renkte at bulmak bile zor olurken, başvezir ve generallerin sadece öküz arabalarına binmeleri gerekebiliyordu. Bu durum, Han Hanedanlığı'nın yoksulluğunun boyutunu gösteren bir örnektir.
Çin tarihindeki Hunlar ve Çinliler arasındaki ilişkiler oldukça ilginç ve karmaşıktır. Hunlar, Çinliler için bir tehdit oluşturdukları için Çinliler, onlarla iyi geçinmeye çalışmış ve akrabalık ilişkileri kurmuşlardır. Prensesler ve hediyeler gönderilerek ilişkiler güçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Çin Seddi, Hunları durduracak kadar etkili bir engel değildi ve Hunlar ile Çinliler arasında barış içinde yaşanmıştır. Anlaşmalarla sınırlar belirlenmiş ve Çin Seddi savunma amaçlı kullanılmamıştır.
Ch'in Hanedanlığı döneminde uygulanan sert yasalar ve ağır vergiler nedeniyle halk, yaşadıkları baskıdan kaçarak kuzeye doğru göç etmeye çalışmıştır. Ancak önlerinde yükselen Çin Seddi, kaçmak isteyen halk için büyük bir engel olmuştur. Yüksek duvarlar ve savunma sistemleriyle donatılan Çin Seddi, halkın kaçışını zorlaştırmış ve onları güvenli bölgelerden uzak tutmuştur. Bu durum, halkın yaşadığı zorlukları daha da artırmış ve Çin Seddi'nin sadece sınır belirleme amacıyla değil, aynı zamanda insanların hareket özgürlüğünü kısıtlamak için de kullanıldığını göstermiştir.
Han Tarihi'nde Ekonomi Kayıtları bölümünde, Ch'in Hanedanlığı'nın kurulmasından sonra zorunlu bedenen çalışma yükümlülüğünün büyük ölçüde arttığı ve vergi gelirlerinde de önemli bir artış yaşandığı belirtilmektedir. Bu dönemde Çinli halkın çalışma koşullarına ve projelerdeki rollerine odaklanıldığında, öne çıkan bazı detaylar şunlardır:
- Çin Seddi'nin yapımında yer alan işçi sayısının 1.000.000'den fazla olduğu ve bu işçileri denetleyen, kaçmalarını engelleyen 300.000 askerin bulunduğu ifade edilmektedir.
- "A Fang Sarayı"nın inşasında 700.000 işçinin çalıştığı bilinmektedir. Bu saray, Han döneminde yaşanan iç çatışma sırasında tamamen yanmıştır. Ahşaptan yapılan bu önemli yapı, dönemin ekonomik ve sosyal yapısının bir yansıması olarak tarihe geçmiştir.
Ch'in Shih Huang için inşa edilen büyük anıt mezar, 700.000'den fazla işçinin çalıştığı bir projeydi ve hükümdarlığı başladıktan hemen sonra 30 yıl boyunca inşa edildi. 1974 yılında yapılan kazılar sonucunda, mezarın yeraltı sarayının kapladığı alanın 84.000 metrekare olduğu belirlendi. Ch'in Shih Huang, 12 yıllık hükümdarlık süresi boyunca ülke çapında 5 defa geniş kapsamlı geziler yaptı. Arabasıyla seyahat edeceği yolları muntazam hale getirmek için yüz binlerce işçi çalıştırıldı.
Savaşan Beylikler Dönemi'nde, ülkenin nüfusunun yaklaşık 10 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu da Ch'in Hanedanlığı dönemindeki nüfusun yaklaşık 10 milyon olduğunu göstermektedir. Bu dönemde sadece bahsedilen projelerde çalışan işçi sayısı 3 milyondan fazla idi. Yani ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri bu tür işlerde istihdam edilmişti. Bu durum, o dönemdeki büyük inşaat projelerinin ve hükümdarın ülke genelindeki faaliyetlerinin ne kadar büyük çapta olduğunu göstermektedir.
Ch'in Hanedanlığı dönemi, M.Ö. 221 ile M.Ö. 206 yılları arasında Çin'de hüküm süren bir dönemdir. Bu dönemde Ch'in Hanedanı liderleri, sert yasalar ve acımasız uygulamalarla hükmetmiş ve halkı korku içinde yaşamaya zorlamışlardır. Halk, devletin otoritesine karşı gelmemek adına kısıtlanmış ve köle gibi hissetmiştir.
Ch'in Hanedanlığı döneminde uygulanan cezalar oldukça sert ve acımasızdı. Örneğin, devlet aleyhine konuşanlar veya isyan edenler canlı canlı gömülebilirdi. Ayrıca, vergi kaçıranlar veya yolsuzluk yapanlar ağır cezalara çarptırılırdı. Bu durum halkı sindirmiş ve her an ceza almaktan korkar hale getirmiştir.
Bu sert yasalar ve acımasız uygulamalar nedeniyle halk, Ch'in Hanedanlığı döneminde kapana kısılmış birer köle gibi hissetmiş ve yaşamıştır. Bu dönemde halkın özgürlüğü kısıtlanmış, baskı altına alınmış ve devletin zulmünden kaçamamıştır. Bu durum, Çin tarihinde önemli bir dönem olarak hatırlanmaktadır.